19 Aralık 2015 Cumartesi

Soru-Cevaplar 21-30

Evet serüvenimiz devam ediyor. Bu serüvene sizlerde katılmak isterseniz yazıların altına yorumlarda sorularınızı yazın. Sizlerin sorusu da bu serüvenin bir parçası olsun. İlerleyen bölümlerinde (eğer tekrar soru değilse) muhakkak cevaplanacaktır. 
Yolumuz açık, rehberimiz ışık olsun. Cevaplayan Özlem Tunalı
21- Yıldız İnsanları, yıldız İnsanları ile mi daha iyi anlaşır ama eğer öyleyse neden başkalarına da yararlı olmalılar? 
2 "Yıldız insan"ın ikisi de galaktik ise daha uyumlu olurlar. Böylece daha uyumlu cinsellik de yaşarlar.
22- Galaktiklerin en iyi anlaşabilecekleri kişiler kimlerdir? Galaktik olup olmadığımı nasıl anlarım?
Galaktikler yine galaktiklerle daha iyi anlaşırlar. Galaktik olduğunu astral çıktığında (ve bunu hatırladığında) kendin görebilirsin.
23- Çakra dönüşlerinin karşı cinslerde zıt olduğunu ve bu yüzden de seksten iki tarafın karşılıklı beslendiğini söylemiştiniz. LGBT'ler seksten beslenememiş mi oluyor?
Erkek ya da kadınlar cinsel yönelimleri karşı cinse olduğunda, çakralarında kapalılık yoksa ve auralarında yırtık yoksa çakra dönüşleri ile karşılıklı beslerler. Ancak bunlar olmasına rağmen bile seksten tatmin olmayanlar olabilir. LGBT'ler için de benzer durum geçerli.
24- Sirkeli banyoda, elma sirkesi mi, üzüm sirkesi mi daha iyidir? 
Elma sirkesi.
25- Sözleşme değiştirilebilir mi? 
Değiştirilebilir. Ancak baştaki sözleşmenizle %100 mutlu olacaksanız, yeni halinde max %10-20 mutlu olursunuz. Ve bu sözleşme değiştirme işlemi cidden zordur.
26- Bizler, ilk enkarnelerimizde hayvan ya da bitki mi oluyoruz evrende? 
Hayır.
27- "21 gün olumlama yazısı"nda “tüm acılarımı diğer yaşamlarıma böl" diye bir ifade var. Buna göre her enkarnemizde bunu söylersek o zaman hiç tekamül yaşayamamış olmaz mıyız?
Aslında bu ifadede vurgulanmak istenen sözleşmemizin dışındaki bizim "akışana bırakmaya direndiğimiz" anlarda ortaya çıkan acılarımızdır. Sözleşmemizde tekamül için acı yaşamamız gerekiyorsa zaten hangi olumlama yazısı/cümlesi tekrarlanırsa tekrarlansın yine de yaşanır. Fakat bununla birlikte bazı durumlar vardır bu konuyu açmak lazım; enkarnedeki acımalarımı diğer enkarnelerime dağıt ve ben bu enkarnedeki karma borçlarımı en güzel şekilde vermek istiyorum. Lütfen acılarımı ve benden beklenenleri diğer enkarnelerime bölün, söz veriyorum, istediğiniz kadar enkarne yaşayacağım.
Hemen yaşayım, hepsini yükleyin, ben hallederim deyip; buraya gelince tüm derslerden kalanlar için önerdiğimiz bir yoldur.
Öncelikle tüm acılarımı diğer yaşamlarıma böl diyoruz, eğer böl değil de devret, at gibi bir ifade kullansaydık o zaman dediğiniz doğruydu ama böl dediğimiz paylaştır gibi bir anlam çıkıyor. Acıların paylaştırılması çok önemli. Çünkü biz buraya gelmeden alıyoruz sınav olacağımız konuların hepsini, dolduruyoruz sepeti, Gaia’ya geldiğimizde zaten damgalar var hatırlamıyoruz, devamında da bize ağır geldiği için sınavların hepsini vermeyi bırakın bunaldığımız zamanlarda hepten sınıfta da kalabiliyoruz. İnsanız sonuçta, duygularımız var, aldığımız sözleşmeyi hatırlamadığımız için neden bu kadar acı var ve bu hayatın anlamı ne bu sorulara takılıyoruz; ardından da sözleşmeyi yakmak söz konusu oluyor. Kişi bambaşka bir yöne doğru gidebiliyor, kayboluyor, bu devreden sonra sözleşmenin gerçekleşmesi değil, kalınan yerden toparlanıp tekrar yola dönmek söz konusu olabiliyor. Hal böyle olunca, aldığımız sınavları bölmek daha mantıklı da olabiliyor. Bunu herkese önermiyorum, herkesin yapması gereken bir olumlama değil, bunu söylemeliyim. Onca acıyı tek enkarneye sığdırmak zordur. Bazen sabır misyonunu alırız ve hepten dersleri vermek isteriz ama olmayabilir. Böyle zamanlar da diğer enkarnelere bu karma borcunun dağıtılmasını dilemek iyi olabilir. Kişi her dersten kalacağına bazılarını verir ve mutlu yaşar, daha sağlıklı yaşar. Zor hayatlar bu şekilde düzelir. Çünkü tüm karma borçlarını tek enkarnede vermek son derece zordur.
“Buna göre her enkarnemizde bunu söylersek o zaman hiç tekamül yaşayamamış olmaz mıyız?” diye sormuşsunuz. Tekamül sürecimiz için kimi zaman daha iyi de olabilir. Şöyle düşünün. 1 yılda profesör olmak zordur hatta imkansızdır. Bunun ilk okulu, orta okulu var, lisansı ve akademik olarak devamının olması lazım. Biz hepsini tek enkarnede karar verirsek o zaman açıkça şunu demem lazım. Bu kişiyi kolay bir enkarne beklemeyebilir. Yaşayacağı enkarne oldukça zorlayan ve test eden bir yapıda olabilir. Aşağıda bununla ilgili yazdığım bir yazı da var, bunu da okuyunca konu biraz daha açık ve net olacaktır. YÜKLEYİN DERTLERİ, BEN TEK ENKARNEDE OLGUNLAŞMAK İSTİYORUM… Bazen çok acılı hayatar olur, nedenleri ise akaşik kayıtlarda bulunmaktadır. Bu sebeple akaşik kayıtlar çok önemlidir. Her şeyi bu hayatta yaşayacağız ve bitireceğiz diye bir şey yok. Ağır bir sınav olabilir. Tekrar gelmek bazen seçim olabilir. Tabii her şeyin hayırlısı demek lazım. Herkesin kendine göre bir tekamülü var sonuçta. Bu genel geçer bir sonuç olmaz. Planlarımız kişiye göre özel düzenlenmektedir. Kimimiz hepsini ya da çoğunu tek yaşamda kabul ederek gelir, bu yüzden ağır yükler alabilirler. Kimi de çok daha rahat bir hayat planıyla gelir. Bir arkadaşım bir gün ağlayarak bana geldi, bu kadar ağır karmalarla dolu bir hayat yaşamaktan bıktım. Gün yüzü görmedim, rahat bir hayatım hiç mi olmayacak, acı için mi doğdum ben, tek bir konuda olsun yüzüm gülsün, dayanamıyorum artık. Allah (cc) beni sevmiyor mu diyerek hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Tamam öğreneceğim izin verirlerse dedim ve akaşik kayıtlarına bakmak için astral seyehat yaptım. Durumu anlattım, onun hayrına olduğu için izin verildi. Gelmeden önceki planı şu şekildeymiş: sözleşmesi aynen gösterildi bana. Film izler gibi Spatyom’a gelmeden önce yaptığı konuşmayı izledim.
Spatyom… Zeynep buraya gelmek üzereydi. Planı için hazırdı. Rehber meleğine şunları diyordu: "Ben kaldırabilirim, sabır misyonunu üstelebilirim, bu benim ana amacım olacak ve bu şekilde çok kısa zamanda gelişeceğim. 10 tane enkarne yaşamama gerek yok, tek enkarnede hepsini halledebilirim. Buna gücüm haydi haydi yeter. Plan belli, durumlar belli, imanım belli, yolum belli; kendime güveniyorum. Sabırla sınanmak istiyorum ve böylece birçok enkarne yaşamak yerine tek enkarnede ruhumu olgunlaştıracağım. Siz benim yanımda olun yeter ki, başaracağıma eminim." Melekler onunla konuştu, durumu sorguladı, kararını sorguladı. Zeynep emindi. İrade yasası gereği, fikri kabul edildi. Bunları gördüğümde heyecandan bedene düştüm, bir süre düşündüm gördüklerimi. Sonra Zeynep’e durumunu anlattım. Gülmeye başladı, anlamaya çalışıyordu, ağlıyor mu gülüyor mu belli değildi. Acı içindeydi, yaşadıkları; yenilir yutulur şeyler değildi. Zor bir hayattı onun ki. Hep zor olmuştu. Kader herkese aynı değil ya, bu Zeynep için geçerli bir laftı. Sabırı almışım ben şimdi dedi. “Orada delikanlılık yapmışım, yükle demişim, gel burada çek!” Hem durumuyla eğleniyor, hem de idrak etmeye çalışıyordu. Anlatmaya çalıştım ona: "Buraya geldiğimizde damgalarımızdan dolayı hatırlamıyoruz, ama durum işte bizim sandığımız gibi olmayabiliyor. Aslında Yaradan’ın bizi unuttuğu için çile içinde bir hayat yaşamıyoruz, kendimiz bunu çektiğimiz için oluyor. Yoksa ne kadar imanlı ve kalbi temiz ama çok dert ve sıkıntı/ kederle geçen hayatlar var; baktığında adalet yokmuş gibi geliyor, niye imanlı kullar da çekiyor diyorsun ama işte sözleşmeye baktığın zaman kulun kendisi de tüm bu olanları kabullenmiş, baştan planı kabul etmiş, göğüslemiş olabiliyor. Tabii Gaia mekanında durum sanıldığı gibi kolay olmuyor. Algı kapalı, olaylar üst üste geliyor ve biz her şeyi aksilik sanabiliyoruz. İsyan edip, üzülebiliyoruz, peki ya gerçek öyle mi?" Zeynep’in bakışından damgaların kapalı olmasını ve bu kadar sabırla sınanmasıyla ilgili planını hatırlamasını bırak; durumu anlamaya çalışan ama zorlanan gözler gördüm. Acı ve yalnızlık vardı gözlerde… Hayat kimilerine hiç gülmüyordu. Oysa o insanlar çok da güzeldi, kalpleri öyle engine ve erdemliydi. Oysa böyle çileli bi dünyayı hiç hak etmiyor gibi duruyorlardı. Nereden bileceklerdi, hepsini tek enkarnede yüklenmek için kendilerinin plan yaptığını ve kabul ettiğini, nereden bileceklerdi? Yaradan’ın onun enkarnesine ve kalbine yardım etmesini diledim, öyle zordu ki gözlerindeki sönük ışığı görmek. Anlayamadım, karar veremedim, onun böyle gözlerindeki ışığın sönmüş olması mı bu denli zordu yoksa gözlerindeki sönmüş ışığı empat biri olarak benim görmüş olmam mı zor olandı?
28- Çalıştığım işyerinin "sözleşmemde olmadığını" söylemiştiniz. Ama ben nasıl oluyorda burda şu an çalışıyorum? Sözleşmede yok derken uzun bir dönem burada çalışmayacağım mı demek oluyor?
Bizler robot değiliz, sözleşmemizde olmayan şeyleri de yapabiliriz. Ama sonucu iyi olmaz.
29- Birinin birini unutmasını sağlayabilir misiniz?
Evet. Ancak her zamanki gibi bunun unutacak kişi için hayırlı mı olduguna bakarım öncelikle.
30- Spritler birbirlerinin auralarını çok uzaklardan bile görebilir mi? Ve dünyadaki en sprit kişi, aurası en geniş/kalın olan kişi midir? Evet ise bu kişi kimdir?
Evet görebilirler. En geniş auralı kişi, en sprittir diyebiliriz. Ama bu kişi, o-bu-şu kişidir diyemeyiz. Bu kişiyi biz ya da hiçbir spiritüel tanımıyor olabilir. Köyde oturan, alelade, kendi başına oturan birisinin bile sprit olmadığını söyleyemeyiz. Belki de odur. Onun spritüelliği de tanıması gerekmiyor ki. Spritüellik nedir, spritüel özellikler taşıyan kişidir. Bu kişinin ünlü bile olmasına gerek yok ki. Sanmayın ki; en tanınmış kişi, herkesin hayran olduğu kişi aurası en geniş kişidir. Asla. Belki kendi başına yaşayan birinin aurası en geniş kişidir.
(Ama en sprit kişi, en geniş auralı kişidir, demişiz. O zaman en uzaktan bile spritlerin görebileceği şekilde ışıldayarak görünüyor olması beklenir. Ki, diyelim bir köylü biri çok geniş auraya sahip ve onu gördüğümüz an kişinin kudretini spritüel olarak anlarız. Sokakta bir adam gördüm, yaşlı bir amcaydı, aramızda 400 metre olmasına rağmen ışığını aurasını gördüm, anladım ki önemli bir ruhsallığa sahipti.) Agarta’da bir sürü ruh varlığı var. Tibet’de, Hindistan’da, uzakdoğuda ya da başka yerlerde bir sürü sprit var. Ünlü değiller ve onları gördüğümüzde auralarının ışığı bizi etkiler. Bundan 10 sene bile önce meditasyon sırasında Amerika’daki meditasyon yapan kadınla telepatik olarak konuşmaya başladım. Dünya’daki bir sürü insanla telepatik olarak iletişim kuruyorum. Bir sürü yerde, bir sürü varlık var böyle. Belki biraz popülist bir soruydu bu ama bu kişi, ünlü bir kişi mi diye merak etmiştim. Tüm spritlerin tanıdığı hatta belki imrendiği bir kişi midir diye düşünmüştüm. Değil. Ama ben de merak ettim ve popüler kişilerin auralarını ölçtüm. Türkiye’de ki ve dünyadaki çok uyumlama yapan tanınmış kişilerin, auralarına baktım, ölçtüm. Çok ünlü sprit yazarlar var, onlara da baktım. Şaşkınlık uyandıracak şekilde küçüktü mesela. Yani auraları beklediğimiz gibi olmayabiliyor. Alelade, alçakgönüllü, hiç tanınmamış ama kendi dünyasında sürekli iman eden ve akışta olan ve niyette olan inançlı, vicdanlı bir insanın ışıl ışıl olması mümkündür. Hastanede nur bir kadın gördüm. “Meditatif teyze” diye bir yazım var. Çevresinde ışıklar var, parlıyordu kadın. Kadına gidip sordum, “Teyze dedim siz çok mu dua ediyorsunuz” Kadın nasıl parlıyor, nasıl parlıyor. Kadın spritüel ama spritüelim diye dolaşmıyor ortalarda. 70 yaşında Haymana’da oturan, bir bacağı sakat, bastonla yürüyen bir teyzeydi. Ama ışıktı. 

(Her spritüelin kendine dermanı olacak diye bir şeyi yok, o da başkalarına derman ya da kendine o kadar dermanı olabilmiş. Sakat olması onun spritüel olmadığını göstermez. Sadece sağlıklı insanlar spritüel olur derseniz çukura düşersiniz, aman ha; bilakis görevlidirler.)
Sözleşmesinde bacağına şifa olmak yoksa? Ondan bir şey öğrenecekse? Ayrıca şöyle bir şey var: İlla her spiritüelin şifacı olacak diye bir şey yok. Spritüeldir, durugörür, duruişitisi ve telepatisi olabilir ama şifacı olmayabilir. Spiritüellerin özellikleri vardır: Biri medyumiktir, biri başkasını görür, biri kendini görür, biri sadece şifa verir, biri medyumiktir ama şifa veremez, biri şifa verir ama medyumik özelliği yoktur. Bunlar çok değişkendir. Birisi durugörüdür, birisi duruişitidir. Birisi sadece melekleri görür. Kimisi sesleri duyar, melekleri görür ama anlamlandıramaz. Kimisi önceki enkarnelerde yaşadıklarını görür ama anlayamaz. Bunlar o kadar çeşitlidir ki. Bunların hepsi spiritüel. Bunların hepsine sahip olan kişi spiritüel değil, herhangi birine sahip olan kişi spiritüeldir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder